Doğmadan başlıyor bizim sınavımız. Sonra hayatın her alanında sınavdayız. İlla birileri ile yarış halinde olmamız gerekli.
Evde kardeşler arasında sınavdayızdır mesela. Annem en çok kimi sever, babam en çok kimi öper sorularımızdan biridir.
Okulda derslerimizden sınav olduğumuz yetmiyor gibi birde davranışlarımızdan göz ucuyla sınava tabiyiz. Öğretmen o çocuğu daha çok seviyor gibidir sınav sonuçları.
Patron o çalışanı sever, diğeri daha çok çalışır ama sevmez. Arkadaş grubunda biri her zaman diğerinin yanında farklıdır. Ama birbiri ile çaktırmadan sınavdadır.
Ya peki diğerleri, anne bir çocuğunu severken diğerlerini es geçebilir mi?
Baba bir çocuğunu öperken diğerlerini öpmeden durabilir mi?
Sınavın konularına çalışırken birde bunları öğrenmesi gerekir insanoğlunun.
Bu sene biraz garip bir eğitim hayatını sonlandıran öğrenciler, garip şekilde sınavlara giriyorlar.
Aslında tam sınav gibi sınav oluyoruz belki de. Olması gereken gibi. Sorular sürpriz, sonuçlar ise çalışanın önüne gelecek şekilde.
Ama sınav stresi öğrenci hariç tüm aileyi sarmış durumda. Kime dokunsak bu ara bundan söz ediyor. Konular dönüp dolaşıp sınavlara geliyor. Çocukların yapacağı netlerden gideceği okullara varana kadar hesaplanıyor.
Bana da tüm bunlar çok garip geliyor. Eğitim hayatını çok sevdiğimden çok sınavlara giren biri olarak ailem bunları yaşadı da ben mi fark etmedim acaba diyorum.
Çocuğunuz yarış atı değil, bir yerlere yetişmeye çalışmıyor. Sadece dünya düzeninde kendi varlığını sürdürebilmesi için yaşıtları arasında düşüncelerini netleştirmeye çalışıyor.
Bu sene sınavı kazanamadığı için sınav sonrası hayatı bitmiyor. Bir yılda hayatından, yaşayacaklarından geri kalmıyor. Sınavdan sonra ki gün yine kahvaltısını yapacak, yine arkadaşlarıyla sohbet edecek, yine sizinle tartışacak.
Hayat devam edecek.
Sadece sınava girmiş olacak o kadar.
Ama öyle değil diyorsunuz, ama öyle.
Bugün herkes doktor olmayı düşünürse evimizin çatısını, duvarını kim yapacak. Bilgisayarımız bozulduğunda kime tamire götüreceğiz.
Herkes, herkes kadar, sadece insanların farklı yetenekleri mevcut. Bizler bunu öğrendiğimizde sanırım hayatın ortasında oluyoruz.
Sırf puanı tuttuğu için öğretmenlik seçip, öğrencilere faydalı olmayan öğretmenler olduğu gibi tıp okuyup hastalara göz ucuyla bakan doktorlarında olduğunu unutmayalım.
Sınav, hedeflerimize ulaşmak için bir merdiven basamağı ve ailelerde bu basamaklarda çocuklar düşmesin diye kenarlarda bulunan destekler. Çocuğunu okul kapısında bekleyemeyen annelerde var, sınav sonrası kapıya çıktığında sarılamayacak çocuklarda var.
Hani okul kapılarında bekleyip çıkarken yavrum diye sarılıyorsunuz ya, başkalarının acılarını kanatıyorsunuz belkide. Peki o çocukların sınavı nasıl geçmiştir?
Desteğiniz çocuğunuz için olsun, çocuğunuzun gideceği okul için değil.
3+3=6 eder dünde aynı sonuç mevcut idi, bugünde.
Dün İstanbul’un fethi 1453 idi, bugünde.
Devrik cümlede yüklem sonda olmaz cümlenin başında ortasında olur, dünde böyleydi, bugünde.
Ama aile kavramı dün kadınlar anne, erkekler baba idi, bugün herkes çalışan, herkes özgür birey modunda.
Dün bayramlar için büyüklere el öpmeye gidilirdi, bugün tatil yerlerine gidiliyor.
Dün öğretmen baş tacı idi, bugün şımarık öğrenci çok.
Dün arkadaşlık dostluk dendiği zaman akan sular dururdu, bugün menfaat konuşuyor.
Dün çalışma hayatında çalışan tercih edilirdi, şimdi çalışmayan.
Dün helal lokmaya dikkat edilirdi, bugün rahatlığa dikkat ediliyor.
Sınav sonucu ne olursa olsun çocuğunuz yine sizin çocuğunuz ve yine siz yetiştirdiniz onu.
Bırakın sınavın sonucunu kişilik analizi düzgün olsun.
Yazar: Kezban ÜNLÜ