Paylaş ;

Yıl olmuş milenyumu geçeli 20 sene, öyle ilginç zaman yaşıyoruz ve bu zamana ayak uydurmaya çalışıyoruz ki, herkes şaşkın ve yıla bahane bulmaya başladı.

Bahanemiz rakamlar değil aslında insanın zihniyeti.

Karakter oturması sorunu yaşıyoruz. Onca kişisel gelişim uzmanı arasında.

İşine, düşüncelerine, dinine, kıyafetine, evine, arabasına, cebindeki parasına, hatta işi biraz abartalım cinsiyetine göre yargıladıklarımız var.

Mesleki sıfatına ve kıyafet şekline göre, kullandığı arabasına, oturduğu evine, maddi görsele  göre  insanlara dışardan biçtiğimiz görünmez kişilik kıyafetlerini toplumsal düşünce ile giydiriyoruz. 

Halbu ki ne iş yaptığından ziyade yaptığı işle çevresindekilerine, çalıştığı iş yerine ve birlikte çalıştığı kişilere ne kadar verimli diye bakmıyoruz. Görsel olarak kıyafetini sergilerken, beyninin ne kadarını çalıştırdığı ile ilgilenmiyoruz.

Birde son dönemde ki estetik vesilesi ile görsele ne kadar takılı kaldığımızı görmüyoruz. Ama bir dip not olarak da düşünmüyoruz, yaratılışına karşı tepki olarak vücudunu değiştirdiğini. Görsel önemli çünkü ahlak olmasa da olur.

Mesela bir temizlik görevlisi temizliğini yaparken bulduğu yüklü miktardaki paraları sahibine verebilmek için kapı kapı dolaşabiliyor.

Ya da bir iş sahibi kendi işinde iş sahibi olduğunu ve herkesin onun emrinde birer hizmetçi olduğunu düşünerek güya çalışanlara karşı verimli olduğunu düşünebiliyor.

Düşüncesine göre yargıladıklarımız var mesela, vatan hainlikleri hariç elbette ki.  A sen nasıl olurda siyah dersin ya da neden bu beyaz olmayacak diye tepkiler verirsin.

Dostlarının karşısında bile. Çünkü sen doğrusun ya hani öyle dersin, doğruluk farklı bir boyut fakat insanlarla düşüncelerini tartışırken ne sen üstünsün ne de karşındaki alçakta. Bunu unutabiliyoruz yargılarken.

Seversin mesela aşk dersin adına, sen aşk dediğin için kıyamazsın, korkarsın bakmaya bile. Ama o karşına çıkar sen masrafsızsın der.

Aşkın masrafı olur mu hiç. Sevdiğine vakit ayırmak, onunla aynı havayı solumak en özel duygu diye düşünürsün fakat o sana çok lüks hediyeler aldırmadığın için ya da farklı beklentiler içine girmediğin için,

onun yanında iken başkalarına randevular vermediğin sadık kaldığın için, seni masrafsız ve  değersiz görür.

Bir diğer tarafta da televizyon kanallarında yaptığı ahlaksızlıkla yaşamdaki örf ve adetlerin yanı sıra özel hayatın meşrulaştığı programları da görüyoruz.

Mesela sürekli ibadetini yapan biri kısa kollu bir kıyafet giydiğin için dini vecibelerini yerine getirmediğini düşünür ama kendisi kapalı olduğunu sanarak transparan bir kıyafet giydiğinde kendini din alimi sanar.

 Keşke her şey örtü ile bitse.

Ya da başkası çıkar karşısında ki dini görünüşüne göre giyindiği için kendini geliştiremediğini düşünerek açıklığı, özgürlüğü savunur. 

Yılın başından bu yana mücadele ettiğimiz salgın hastalık sebebiyle uzaktan başarmaya çalıştığımız işler giderek günümüzde, hayatımızda yer alıyor, uzaktan dediğimiz hayat.

Bunlardan biri de uzaktan eğitim elbet. Az önce saydığım düşünceleri burada da görüyoruz maalesef. Ülkemizin birçok yerinde internet ağı ile derse girmeye çalışan öğrenciler,  öğretmenler var.

Kıyafetine, parasına göre yargıladıklarımız burada da karşımıza çıkıyor. Maddi olanakları çok iyi olan bir öğrenci ile imkansızı başarmaya çalışan bir öğrenci tezadı ile karşılaşıyoruz.

Bir yerde internet ağı ve bilgisayar olmadığı için en yakın akrabasından öğretmenim ben derse giremiyorum nerde kaldık diye arayan bir öğrenciden, öğretmenin sorduğu soruya ders esnasında oynadığı internet oyunundan çıkamadığı için cevap veremeyen bir öğrenciye uzanıyor.

Geleceğin doktoru, öğretmeni, hakimi, avukatı işte o kitap soran çocuk olacak. İnternet oyunundan çıkamayan öğrencide anne-babasının diretmeleri ile tanıdık birilerini de bularak üst düzey yönetici olacak.

Sonra da başlayacağız, biçtiğimiz kıyafetine göre bilgisini, kişisel davranışını  yargılamaya.

Aslında insanların unuttukları bir şey var. Kimse hint kumaşı değil. Kendi değerini kendin belirliyorsun ve eğitimin sendeki yerini zaten gösteriyorsun.

Ön yargını belirlerken önce karşındakini tanımaya çalışmalısın, ucuz ya da pahalı oluşuna değil.

Eğitimi görselde arayanlar, dönüp görsel olmayan düşüncelerine bakmalıdırlar.

Oysa;

İnsanın çevresi, düşüncesi göründüğünden ibaret  değildir.

Yazar; Kezban ÜNLÜ

Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir