Küresel ölçekte karşılaşılan en büyük sorunlardan birisi de, iklim değişikliğinin beraberinde getirdiği kuraklıktır! Yarı kurak iklim kuşağında yer alan ülkemizde kuraklığın en çok etkilediği sektörlerin başında “tarım” gelir.
Dünya geneline baktığımızda tüm ülkeleri farklı düzeyde etkileyen iklim değişikliği ülkemizde de yoğun şekilde; yağışlarda düzensizlik, çok kısa sürede yoğun yağış, sel ve uzun dönem kuraklık gibi doğa olayları yaşanmaktadır. Yıllar itibarı ile mevsimin beklenen dönemlerinde yağışların düşmemesi bugün kuraklık denen olayı önemli hâle getirdi. Genel olarak kuraklık denilince insanların aklına ilk şu geliyor; “musluktan su akıyor mu akmıyor mu?”
Ülkemizde tatlı su tüketiminin yüzde 73’i tarım sektöründe, yüzde 11’i sanayide, yüzde 16’sı evsel kullanımda gerçekleşiyor. Küresel su tüketiminin en yoğun olduğu sektör, tarım sektörü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkemizde toplam sulanan ve sulanmayan arazilerin yüzde dağılımı şöyledir: “Sulanan arazimiz yüzde 24.1, sulanamayan arazimiz ise yüzde 79.1’dir.”
Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre, tarım sektöründe sarf edilen 44 milyar metreküp suyun kullanım dağılımı şöyledir: “Ülkemiz genelinde sulanan alanların yüzde 67’si yüzeysel sulama, yüzde 33’ü ise basınçlı sulama yöntemleri (damla yüzde 14 ve yağmurlama yüzde 19) ile sulanmaktadır.”
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü (TRGM), Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) ve Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü (BUGEM) tarafından yapılan analizler çerçevesinde, yer altı sularının tarımsal açıdan yetersiz olduğu belirlenmiştir. Bu tür konularda çalışmalar Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğünde (TAGEM) de yapılmaktadır. Uzun vadede sulama şebekelerini modern sulamaya dönüştürülmeye çalışılması, suyun etkili ve verimli kullanılması, sürüm teknikleri (işlemesiz tarım veya en az toprak işleme), yabancı ot mücadelesi, gübreleme, kısıtlı sulama ile birlikte gece sulaması yapılmasına dair toplantı ve çalışmalar…
Kapalı sistem ve “damla sulama yöntemi” uygulanmaya başlanılmasıyla birlikte, öyle bir havaya ve de beklenti içerisine girmiştik ki; sanki mevcut su kaynaklarımız daha verimli kullanılacak, kuraklıkla baş edecek, küresel ısınmaya/küresel iklim değişikliğine meydan okuyacak ve âdeta nanik yapacaktık.
Sahada gördüğümüz başta damla sulama olmak üzere basınçlı sulama uygulamalarında gözlemlenen realite ise şuydu: “Hem projede hem de basınçlı sulama işletmeciliğinde hataların varlığıdır.” Bu durumun tercümesi ise “damla sulama yönteminin iyi anlaşılamadığının somut bir göstergesidir.” Kullanım prensiplerine uygun bir şekilde sistem işletilmezse, çok su harcanan yüzey sulama yöntemlerinden (salma sulama, karık sulama vb. ) pek farkı kalmamaktadır. Ne acıdır ve üzülerek ifade etmek gerekir ki; “mevcut durumda, ülkemiz koşullarında damla sulama yönteminin, su tasarrufu sağladığını söylemek pek de mümkün değildir.”
Kamuoyunda anlaşılan ya da yaratılan algı şöyle: Damla sulama sistemini tarlama/bahçeme kurdum, su tasarrufu sağlıyorum, su varlığını koruyorum… Oysaki mevcut reel durum ise bambaşka! “Çiftçi 4’er saat çıkış suyu verdikten sonra 48 saat ve son olarak 24 saat damla sulama yaparak hasat zamanını beklemektedir.”
Başta projelendirme hataları, bitki türü, etkili kök derinliği, toprak bünyesi gibi faktörlerin dikkate alınmadığı sulama programları, sulamaya başlama ve sulamaya son verme tarihlerinin belirsiz olması gibi birçok etkenin hatalı uygulanması nedeniyle, damla sulama sistemlerinden beklenen fayda ne yazık ki sağlanamamaktadır!
Bu işler “bir kâğıt, bir kalem, bir de hesap makinesiyle olacak işler değil!” Kuraklık ve sulama çalışması yapan bakanlık kurumlarının; “kâğıdı, kalemi bırakıp sahaya inmeleri, ellerine küreği almaları, çiftçilerle aynı havayı teneffüs etmelerinin zamanı çoktan gelmiştir.”
Uygun ve etkin bir “damla sulama sistemi” için, aşağıda belirtilen dört konuda uzmanlık ve bilgi birikiminin gerektiğini sakın unutmayalım! İşte o 4 madde:
1- Mühendislik bilgisi (sulama sistemi projelendirme bilgisi)
2- Malzeme bilgisi
3- Bitki fizyolojisi (bitki türü, etkili kök derinliği vb.)
4- Diğer etkili faktörler (toprak bünyesi, iklim koşulları vb.)
Çiftçiler genellikle “ne kadar çok su verirsem, o kadar yüksek ürün alırım” anlayışına sahip. Damla sulama veya yağmurlama sulama gibi modern ve su tasarrufu sağlayan sulama sistemlerini kullansalar da bu anlayışı terk etmeleri kolay olmuyor! Yine fazla sulama suyu uygulayabiliyor. Çifti, salma sulama, vahşi sulama yapar gibi aşırı su uygulaması yapabiliyor. Sulamada önemli olan, “hangi sulama yöntemini kullanırsak kullanalım, bitkinin ihtiyacı kadar sulama suyunun verilmesidir.” Damla sulama yönteminde su kayıpları daha az ve sulama randımanı daha yüksek olduğu için yağmurlama veya yüzey sulama (karık, taba) yöntemlerine göre daha az su ile aynı verimin alınması mümkündür.
Son söz: Tarımsal üretimde, bitkiler için sınırlayıcı faktör sudur. Azı karar, çoğu zarar suyumuzu bitkinin istediği kadar kullanalım!…
https://www.turkgun.com/masabasindan-tarla-basina-bir-damla-su-makale-156910