Mağdur Edebiyatında Pandemi

Genel Yazarlar
Paylaş ;

Dünyada ve ülkemizde yaşanan Covit-19 salgını hepimizi çok etkiledi. Bu süreçte insanlar çok farklı deneyimler yaşadı. Bir yanda yakınlarını kaybedenler, kronik sağlık sorunları yaşayanlar ve ekonomik kriz ile boğuşanlar;öte yandan evden çalışıp her gün seyahat etmekten kurtulanlar, iş kolu itibariyle ekonomik olarak daha fazla kazananlar ve “evi” ile tanışanlar oldu. Bir kere hepimiz sağlık ve özgürlüğün kıymetini çok net anladık.

Ancak bir kesim var ki,“Pandemi sürecinde hayatım mahvoldu!” diye hayıflanıp duruyor. Senaryo şöyle: Pandemi sürecinden önce kahramanımız gün doğmadan kalkıyor, günlük sporunu yapıp pembe panjurlu evinin balkonunda İtalyan porselen takımıyla uşağın hazırladığı taze sıkılmış portakal suyu eşliğinde kahvaltısına başlayıp günlük haberleri okuduktan sonra işe geçiyordu. Asistanının hazırladığı notlara göz atıp birkaç toplantıya girip çıktıktan sonrada öğle yemeğini boğazda yemek üzere holdingden ayrılıyordu. Akşam “Bir Delinin Hatıra Defteri” eserinin tiyatrosuna, oradanda caz müzik dinlemeyegidiyordu. Sizinde kulağınıza hoş geldi değil mi? Dizilerden fırlamış gibi bir hayatı vardı ve pandemi onu mahvetti!

Felaket tellalı dediğimiz, toplumda hiçbir zaman hiçbir olayda bardağın dolu tarafına bakmayan tipler bunlar. Klasik mağdur edebiyatı, “Onun hiçbir suçu yok.” Yaşamın sorumluğunu almasına da gerek yok. Öte yandan kahramanımız kendi düşünceleri kendisine kalsa çok iyi ancak kötücül düşüncelerin çok hızlı yayılma özelliği vardır. Bunun için artık kulaktan kulağa da gerek yok sosyal medyadan fav-artık çok kalp- olması yeterli.

Bu tiplerden korunmak için öncelikle gerçekle yüzleşmek ve kabul etmek en önemli adım olacaktır. İmkanlar doğrultusunda gerçek mağdurlara destek olmakta kıymetli bir davranış olur. Buradan değerler eğitimi veriyor gibi dayanışma, hoşgörü ve öz muhasebe gibi kavramlar üzerinden devam etmeyeceğim. İnsan denen organizma o kadar müthiş yaratılmıştır ki her duruma müthiş adapte olma özelliği vardır. Bu bilgi ışığında yönümüzü iyi tayin ederek işe başlamalıyız. Unutmayın gideceği yönü bilmeyeni rüzgâr götürmez, ancak savurur.

Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir