Paylaş ;

Karamsar bir günde dışarı çıktığımızda açlıktan midemizin guruldaması ve keyifsizlikle tek bir lokmanın boğazımızdan geçmeyişi ile bir simitçiye denk gelmek hüzünlerimizin ortağıdır. İş çıkışı yürüyüş, hafta sonu hava alma, iş kurma fikirleri, planlar, projeler, işten ayrılmalar, terk edilmeler, ihanetler… Her iyi ve her kötü olayın ardından ya bir sahil kenarı turunda ya da bir çay kenarında denk geldiğimiz simitçiler sayesinde dertleşecek bir ortağımızı bulmuş gibi oluruz. Sahil kenarında oturmuş martılara simit atarken yaşanılan bütün olumlu ve olumsuz olaylarla ilgili sözler yazmak da mümkün bir hal oluyor. Benim için de Porsuk çayı kenarında o anın mutsuzluğunu yazıya dökmek bir nebze iyi hissettiriyor.

İnsan değer verdiği insanın izlerini hiçbir zaman silemiyor. O gitse dahi aklından düşürmüyor. Bir kahvaltıda beraber simit yerken bir anda kaybolup gitmesi ile ortada yarım kalan bir simit ve yarım kalan hayaller oluyor. Yarım kalan simitlerin yeri kuşlara ve sokak köpeklerine kalıyor. Dolaysıyla çaresiz bir güne başlamış olunuyor. Hataların affedilmesiyle, yeniden bir bütünleşme sağlanmasıyla en güzel kahvaltılarda ya porsuk çayı kenarında sokak köpekleriyle ya da bir sahil kenarında martılara simit atmanın hayallerini yaşamak hayalde kalıyor.

HAYALLER SİMİT FİYATLARIN GÖLGESİNDE KALDI

2010 yılında simit fiyatı 0.20 Kuruş civarındaydı. 1 liraya 4-5 simit alınabilen zamanlar olduğunu söylesek yanlış olmayacaktır. Simitlerin gramajlarında ve ürün boyutlarında herhangi bir farklılık da bulunmuyordu. Artan enflasyon ile birlikte ürün maliyetlerinin sürekli artış göstermesi simit için de geçerli oldu. Un, susam benzeri malzemelerden gaz fiyatlarındaki artışa kadar simit fiyatlarının artışını etkilemeye devam ediyor. 2016’da simit fiyatı 1 TL, 2017’de 1,25 TL, 2018’de 1,50 TL, 2019’da 1,75 TL 2020’de 2 TL, 2021’de 3 TL, 2022’de 5 TL ve 2023’de bölge ve şehirlerde simit fiyatı ortalama 7 TL ile 10 TL arasında değişiyor.

YAPILAN SİMİT ZAMMININ İLGİSİ SADECE ASGARİ ÜCRET ARTIŞI MI?

Yapılan simit zammının aslında asgari ücret artışıyla çokta ilgisi olmadığı halde tüketicide böyle bir kanı oluşturuldu, maalesef.

Oysaki hem simit hem de ekmek imalatçıları hammadde fiyatlarının artış hızına yetişmekte güçlük çekiyor. Hammadde fiyatlarının artışı imalattaki maliyetlerin artışına sebep olmasından dolayı sıkıntılı bir dönem yaşanıyor. Simit’te iki önemli ham madde susam ve un. Bu iki hammaddeye son iki ayda yapılan yüzde 50’nin üzerindeki zamlar etkili oldu. Son iki ayda un fiyatı 395 TL’ den 600 TL ye gelmesi (1 ay içeresinde 925 TL olacağı ön görülüyor), susam fiyatı (25 kg) 1500 TL’den 2100 TL olması. Maya fiyatının 230 TL’den 350 TL’ye çıkması. Pekmez fiyatının 500 TL’den 750 TL’ ye çıkması. Tuz fiyatının yüzde 60 civarında artması sadece simit hammaddesindeki artışlar. Diğer yandan Doğalgazda yüzde 35 civarındaki artış, iş yeri çalışanların maaşlarının yükselmesi, iş yeri kira artışlarını düşündüğümüzde; önümüzdeki aylarda yapılan bu zamlı satışlar bile yetersiz kalabilir.

Simit fiyatlarının ortalama 7 TL ile 10 TL arasında olmasından ne simit imalatçıları ne de tüketiciler memnun. Hem simit tezgahlarında satış rakamları azaldı hem de tüketicinin almakta zorlandığı bir rakam haline geldi.

Genelde simit alırken simitçilerle sohbet etmeyi severim. Poğaça ve simit satan amcaya, Simit’in ekmekten pahalı olduğunu söylediğimde, yolda yürürken ekmek yiyemeyeceğimi fakat Simit’i yiyebileceğimi söyledi, ben ikna oldum…!

Dolaysıyla Simit’te ekmekte ve sütteki fiyat artışlarını tek bir değişkene bağlamak başlı başına hatadır. Un fiyatlarını baskılamak için buğday fiyatlarını düşük tutmak, süt ve süt ürünleri fiyatlarını baskılamak için üreticinin işlenmemiş süt fiyatını baskılamak tek başına yeterli değildir, hatadır. Hammadde ve üretim maliyetlerini dikkate alınmalıdır. Her zaman büyük fotoğrafa bakmalıyız.

HERKESİN AKLI DÜMENDE, HERKES DÜMEN PEŞİNDE…!

Bugünkü Ziraat Fakültelerinin hali çok acıklı! Fakültelerimiz var, adım başı üniversitelerimiz var! Fakat bizim sıkıntımız nicelikte değil, nitelikte! Dolaysıyla nitelik düşüklüğünün tedavisi daha zor, maalesef.  Az olanı çoğaltabiliyorsunuz fakat on niteliksiz kişi, bir nitelikli adamı eğitemiyor-öğretemiyor! Aslında çarpıcı olan insanlarımızın eğitimsizliği değil, eğitim sistemimizin beceri kazandıramaması!

Büyük önder, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün geometri kitabı yazdığı bir ülkede; üniversite öğrencileri “öğrenmeyi ders kitabını ezberlemek zannediyor.” Laboratuvar ve araştırma can çekişiyor, uygulama yok denecek kadar az! Dolayısıyla mezun olan meslektaşlar sahalardan uzak, masa başı işler kovalamakta ve olacaksa da mümkünse illa ki tarım bakanlığı!

Bu durumda sahiden tarım eğitimindeki amacımız nedir?

Ziraat mühendislerine, büro elemanının yapabileceği işi yaptırmak ne derece doğru? Ülkemiz tarımının ara elemana ihtiyacı var… Lise seviyesinde meslek okullarının ve teknik okulların sayısı artırılmalıdır. Aksi durumda herkes mühendis! Herkesin aklı dümende, herkes dümen peşinde…! Hiç kimsenin aklına kürek almak gelmiyor!

– Arkadaş, çobanlık yapar mısın?

– Yok ben almayayım.

– Peki çobanlığı kim yapacak?

– Afganlar…!

–  Arkadaş, tarımda işçi aranıyor çalışır mısın?

– Yok daha neler yav!

– Peki tarımda kim çalışacak?

– Türkmenler…!

– Arkadaş, çay fındık toplar mısın?

– Yuh daha neler, sen ne dediğinin farkında mısın?

– Peki çayı, fındığı kim toplayacak, bu işleri kim yapacak?

– Gürcüler…!

–  Arkadaş, tarımda, sanayide, inşaatta, fırında, kazma kürek işinde çalışır mısın?

– Yuh sen de abartma!

– Peki bu işlerde kimler çalışacak? Bu işleri kim yapacak?

– Suriyeliler…!

Sonuç:

– Defolup gitsinler…!

– Öyle mi… Arkadaş ya bu işleri kim yapacak?

– Bana ne hacı! Kim yaparsa yapsın…!

Sen bana devlette bir iş ayarla… Sabah 9:00, Akşam 5:00, masa başı ya da vardiyasız güzel bir iş var mı, sen bana onu söyle! Netice itibariyle; biz amele miyiz?

Ondan sonra açız edebiyatı…

Son Söz: Tarımda büyüme, sürdürebilirlik ve ekonomik gelişme için ara elemana ihtiyaç var! Lise seviyesinde meslek ve teknik okullar zaman kaybetmeksizin Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinden alınmalı ve sayısı artırılmadır. Eğitmen kadroları ve eğitim müfredatı ilgili bakanlıklar önderliğinde hazırlanmalıdır.  Aksi durumda herkes mühendis! Herkesin aklı dümende, herkes dümen peşinde…! Hiç kimsenin aklına kürek almak gelmeyecek…!

Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir