Bir Yılını Dolduran Eğitim Öğretim Sistemi
Hayatta en değerlimiz olan sağlığımızın tehlikede olmasının varlığında bir yılı doldurduk. Evdeki Ayşe teyzeden Lokantacı Mehmet abiye, öğretmenlerimizden Terzi Süheyla ablaya, sağlık çalışanlarımızdan kafelere, Dişçi Muammer’den inşaat sektörüne… ve öğrencilerimize kadar dokunan bu durumda en çok etkilenen kesim diye bir adlandırma/sınıflandırma yapamayacağımız derecede zor zamanlar yaşandı. Her yaşın her sektörün sıkıntısı ve derdi ayrı, bir o kadar da zor. Her eksik ve yoksunluk bir şekilde telafi düzeyine erişecek buna inanıyorum. Şu var ki biz köşe yazarları ve gazeteciler yaşadıklarımızı, gözlemlediklerimizi ve araştırdıklarımızı kalem alırız. Yorum ekleriz. Bir konu var ki bu pandemi dönemi sonunda telafisini yapabilmekte zorlanacağını düşündüğüm kesim var.
ÖĞRENCİLER
Ölümlerin yaşandığı bu ciddi durumda elbette önceliğimiz sağlığımızı korumaktı ve alınan önlemler/düzenlemeler bu rotada gerçekleşti. Kimi kesim bu düzenleme ve kısıtlamalardan memnun olmasa dahi, bir anda ortaya çıkan ve hayatları yok eden bu sağlıksız çerçevede sağlığımız göz önünde tutuldu, bu inkar edilemez. Eğitim ve öğretim düzenlemesi de bu yönde düzenlemeye gitti.
Okul öncesi öğrencilerden üniversite son sınıfa, sınavlara girecek öğrenciler kendilerini sanal öğretimde buldu. Sınıfta dahi anlamakta zorlanan öğrencileri ekran başında toplamak ve dikkatlerini çekmek öğretmenlere ne kadar zorsa, adapte olmakta öğrenciler için zordu. Öğretmenlerimizin ellerinden öpüyorum. Ancak interneti olmayan, ekrandan onlarca sesin kontrol altına alınamadığı ve öğrencinin anlama kapasitesinin pek de var olmadığı, velilerin çocuklarını ekran başına getiremediği durumlar da mevcuttu. Burada suçlu arama niyetinde değilim. Konuyu birazdan açıkladığımda daha net anlayacaksınız. Önce ‘neden’ belirlensin ki, sonuca nereden vardığımın anlaşılması benim niyetim.
Geçen yılın eğitim öğretim döneminde ikinci yarı öğrenciler okula katılamadı. Yıl sonu karne değerlendirmesi birinci karne notları ile yapıldı. Bu durumda kimi öğrenciler sevinirken kimi öğrenciler için sıkıntılara yol açtı tabii. Birinci dönemde ortalamanın altında olan derslerini kurtarma şansı olan öğrenciler ikinci yarı yaşanmadığı için bu derslerden sorumlu olarak bir üst sınıfa geçtiler. Bu öğrenciler için yıpratıcıydı. Özellikle 12. sınıflar için. Bu durum elbette ki beklenmedik bir dönemdi bunu biliyoruz. Yasalara göre sanal eğitim verilen öğrenciler derslerden sorumlu değildir maddesini barındırıyordu. Ancak bu yasa yaklaşık dört ay önce değiştirildi ve sanal eğitimden artık öğrencilerimiz sorumlu. Ben internet erişimi, tablet yoksunluğu gibi konulara girmeyeceğim. Bu zaten biliniyor.
AİLELER NASIL BAKIYOR BU DURUMA?
Çoğu aile zorlanıyor. Veliler her evde öğretmenlik edasıyla var olamıyor, bu çok doğal. Ekran başına evlatlarının, disiplinli bir düzeyde varlıklarını sağlamada başarı olabiliyor/olamıyor. Bu durumda oldukça sıkı disiplini sağlamış kişiler tanıyorken, asla çocuklarına ders saatlerini takip ettiremeyen bireyleri de tanıyorum. Ki bir öğretmen dahi sınıftaki öğrencilerin düzenini sağlamakta oldukça zorlanırken. Aileler kendilerinin ve bilhassa çocuklarının sağlığını ilk tercih olarak belirlemiş. Aşılar henüz öğretmen ve öğrencilere varmamışken bu düşüncelerinde onları haklı buluyorum. Okula göndermek istemeyen veliler bir dilekçe ile yüz yüze eğitimi istemediklerini bildiriyor ve sanal eğitim çocukları için devam ediyor. Bu seçenek oldukça güzel fakat benim için eksik. Benimle birlikte çocuğunun kaliteli, doyurucu bir eğitim almadan sınıf geçmesini istemeyen kesim oldukça fazla. Sorun bu seneyi atlaması değil öğrencinin. Gün gelecek okul belirleme sınavlarına ve üniversite sınavına girecek bu öğrenciler. Sorun o yıllarda büyük bir kaya olarak çıkacak bir kesim öğrencinin karşısına. Çünkü şu an her kesime göre aynı ve standart eğitim imkanı mevcut da değil. Öğrenilmeden geçen bir sınıf yarar değil zarardır. Ki sınıf geçme gerçekleştiğinde verilemeyen her ders yeni yılda öğrenci ile birlikte üst sınıfa geçiyor. Geçtiği sınıfın derslerini mi çalışacak o öğrenci, alttan gelen dersleri mi? Abarttığımı düşünmeyin. Çok yakından şahidim bu yaşananlara.
PEKİ BİR SEÇENEK DAHA OLSA
ÖĞRENCİLERİN O HAKKI NE OLMALI?
Yıl 2020’de bizler hayatın getirdiğini öyle böyle ama stressiz, ölüm korkusunun olmadığı, türlü türlü endişe ve kısıtlamalarla yaşamadığımız bir dönemde değiliz. Anne babasını, akrabasını, arkadaşını, komşusunu, öğretmenini, doktor arkadaşını… sonsuz yolculuğa uğurlayan ve her an şahsımızın da, sevdiklerimizin de buna dahil olacağı his ile yaşayan bir toplumuz. Normal bir durum normal bir düzende değiliz. O vakit eğitim öğretim sisteminde de bir pencere açılmalı ve öğrenci o sene eğitime dahil olmama hakkına sahip olmalı. Bir sene nasıl üniversitelerde eğitim dondurulabiliyorsa, ilkokul, ortaokul veya lise öğrencisinin de bu şartlarda sınıf tekrarı tercihi olmalı. Çalışma ortamı olmayan, çalışamayan, sanal eğitimi istemeyen öğrencilere bu hak sağlanmalı. Zaten evlere kapattığımız çocuklarımızın ruhsal durumları, asosyal kişilikleri iç açıcı değil. Bir kalıba koymaya çalıştığımız çocuklarımız aileleri ile ortak bir karar alırken, önce sağlık diyen ailelere bu şans verilmeli. Çocuk kendini biliyor, imkanı olamayan aileler durumun farkında. Bu öğrencileri beş/altı dersten sorumlu tutarak bir üst sınıfa geçirmek onlara haksızlık. Bir senelerini dondurmak ayrıca bir kayıp değil. Ölüme yol açan virüs ortalarda gezerken önce insan diyorsak, bir de önce öğrenci de demeliyiz.
SINIF TEKRARI HAKKI ÖĞRENCİYE SUNULMALI
Stresli, asosyal, evden dört saatliğine çıkma hakkı olan, arkadaş çevresini kuramayan, kaygılı bir çocukluk ve gençlik var şu an her evde. Bu stresi azaltmalı, bir seçenek daha eklenmeli. Önce sağlıksa bu öğrencilere bir pencere açın. Sınıf tekrarı seçeneğini, bir dilekçe ile gerçekleşecek vaziyette gündeme alın sayın yetkililer. O pencere onlara nefes aldıracak inanın. Bunu isteyen oldukça fazla bir kesimin sesi olun. Ardından getirdiği sorumlu derslerle birlikte üst sınıfı okumak istemeyenler de var. Bu seçenek onların hakkı.