Home Genel Ah o Mektupların Hikayesi

Ah o Mektupların Hikayesi

by Erkan Börekçi
Paylaş ;

Hiç ummadığımız anda kapı zili çalardı, koşar adım giderken kapıya bir taraftan da seslenirdik ‘’kim o’’ diye, gelen postacıdır.

Posta diyerek seslenirdi bize.

 Elinde bir zarf bize geldiğini söylerdi.

Beklediğimiz satırlar ise bir çırpıda elinden alır, teşekkür eder postacıyı gönderir, koşar adım içeri giderdik.

Beklemediğimiz satırlar gelmiş ise önce postacının yüzüne ardından gözlerine bakardık kimden gelmiş diye sorarcasına. Postacı da şaşkın şaşkın bize bakardı cevabını bilmediği ama bizim cevabını biliyormuş gibi davrandığımız durumumuza.

Zarfın önünü arkasını detaylı inceler hatta burnumuza tutar hasret kokusunu ciğerlerimize çekerdik.

Öylesi özlem dolu olurdu ki yazılar, kirpiğimizin her bir tanesi ıslanana kadar ağlardık. Sevinçle aldığımız mektubumuzu okurken.

Acıyı yazmaya kalem gitmez mürekkep hep silik yazardı. Adı mektuptu işte.

Hasret kokardı buram buram, günlümüzden, aklımızdan geçen  satırları uzaklara gönderme telaşı ile bir garip olurdu zaman bizden geçerken.

Adres satırlarını tek tek inceler acaba yanlış yazdık mı diye kontrol ederdik. Yanlış gitmesindi düşüncemiz. Gitmemeliydi başkalarına aşk dolu satırlarımız ya da özlem dolu anılarımız.

Büyüklerden gelmiş ise  küçüklerin gözlerinden öperim satırları olurdu bitirmeye yakın. Eğer küçüklerden büyüklere yazılmış ise ellerinizden öperiz cümleleri eklenirdi son satırlara. Ya o birde gözlerden öpmeler yokmuydu. Gözlerin gözlere olan bağlılığını dile getirir gibi.

Şimdilerde elimizde sosyal medya ve teknolojik açıdan gelişmiş telefonlar ile birkaç satırla unuttuğumuz mektupların hikayesini özleyenler var mı acaba?

Sizlerin hikayesi varsa, hikayesi olan mektupları paylaşalım bizde burada.

Anılarımızda kalırken belki duygularımıza da yön verir bazı satırlarınız.

You may also like

Leave a Comment