Bu sabah Karabük Medyası’ndan bir haber sitesinde Safranbolu Belediyesi’nde yeni belediye yönetiminin basın ekibinde yer alan ancak daha sonra işi bırakıp İstanbul’a yerleşmesine rağmen maaşı ödenmeye devam eden bir personel olduğu iddialarına dair bir haber okudum.
Bu yazıyı öncelikle eğitimi ve deneyimi gazetecilik ile iletişim üzerine olan tarafsız bir göz olarak yazdığımı belirtmem gerek, çünkü hem medyayı hem yerel siyaseti analiz etme ihtiyacı hissediyorum.
Safranbolu Belediyesi’nin 31 Mart seçimleriyle gelen yeni yönetimine birkaç ay sonra particilikle yakından uzaktan alakası olmadan, “liyakat” gerekçesiyle dahil olan birkaç isimden biriydim.
Öncelikle söz konusu iddialara neden olan ismi yakından tanıyorum, birlikte çalıştığımız birkaç ay oldu, ancak bir iddiayı habere çevirmeden evvel çok iyi araştırmak gerekiyor.
Bu iddiaların yasal olmayan bir karşılığı yok, üstelik belediye bu anlamda hiçbir suçlamayı hak etmiyor. Son derece makul ve anlaşılır sebeplerle işi bırakmayı düşünen söz konusu eski çalışan, hak ettiği bütün ücretli ve ücretsiz izin haklarını kullandı ve izin hakları bittiğinde istifasını vererek belediyeyle ilişiğini kesti.
Belediye Pandemi dönemi tedbirleri gereği istifa etmeden ya da ayıplı bir suç işlemeden kimseyi zaten işten çıkaramazdı.
Bir taraf yasal zeminin verdiği haklarını kullanmış ve ücretsiz izin sürecinde maaş almamış, diğer taraf ise yasal olana uymuş durumda.
Ben de Pandemi döneminde Safranbolu Belediyesi’nden ayrıldım, ihbar süresi gereğince istifamı önceden teslim ederek görevden ayrılmayı tercih ettim, yasal izin haklarımı kullanabilirdim, ancak gerek duymadım. Haliyle bu iddia iyi araştırılmadan haberleşmemeliydi bana kalırsa.
Diğer yandan yerel siyasette eleştirilmesi gereken, haberleşmesi gereken daha önemli problemler var. Bana kalırsa Karabük, Safranbolu ve aslında ülke genelinde yerel basın ve siyasette en büyük sorun medya patronları ile siyasetçilerin gereğinden fazla yakın veya gereğinden fazla düşman olmaları.
Makama gelmeden önce can ciğer olduğunuz biriyle bile makama çıktıktan sonra nötr ve mesafeli bir ilişki içine girmek; gerektiğinde eleştirmek için gelen iddiaları daima teyit etmek ve kanıt sunmak zorundasınız.
Aranızın kötü olduğu biriyse de yeni yöneticiye yine nötr ve gerektiğinde eleştirel gerektiğinde hakkını teslim ederek yaklaşmalısınız. Bunlar kimse kimseyi eleştirmemeli demek değil elbette.
Aksine eğer ortada ciddi bir durum varsa basının ilk görevi teyitli ve kanıtlı bilgilerle, görüş alarak haberi sunmak, halkı bilgilendirmek üzerine kurulu.
Siyasetçilerin de basına düşmanca davranmaması ya da fazla yakın olmaması gerektiği ortada. Basın, her ne kadar ülkemizde doğru şekilde konumlanmamışsa da her siyasetçi ilkesel olarak basının kendinden daha bağımsız ve güçlü bir makam olduğu düsturunu hesaba katarak davranmalı.
Basınla rol yarıştırmak pek akla yatkın bir duruş değil, öte yandan basınla mesafeli ve dürüst bir ilişki kurmak çok daha uzun vadeli ve sağlıklı bir siyasi duruşu garantiler.
Her ne kadar yerelde yaptığım işlerde “çok bilmişlik” ile itham edilsem de aldığım eğitim, deneyimlediğim ulusal ve uluslararası çalışmaların getirdikleriyle, şu anda bir partinin Genel Başkan Yardımcısına danışmanlık yapacak donanımda bir okur ve bir seçmen olarak yerel siyasetçilere ve yerel basına aynı ricada bulunmak istiyorum:
Lütfen;
- Anayasal bir suç olan özel hayatın gizliliğini ihlal içeren işlere bulaşmayın (Kameralarla çalışanları gözetlemek veya özel hayat didikleyerek dedikodu yaymak, itibar sarsmaya yeltenmek vb)
- Aldığınız her bilgiyi/haberi gerçek gibi algılamadan araştırın/teyit edin
- Egonuzdaki irileşmelerden kaçının, kişisel algılarınızı işinize bulaştırmayın
- Cinsiyetçi tavırlardan ve kadın düşmanlığından sıyrılın (Kadın olmak kadın düşmanı olmamayı garantilemez)
- Bağırıp çağırmanın, terör estirmenin, manşetlerden göz dağı vermenin tek karşılığı sonunda yalnız ve sevilmeyen tarafa geçmeniz olacaktır, nezaketi ve sabrı elden düşürmeyin
- Partilerle eğer ‘danışman’ değilseniz yakın durmayın, kararlarınıza/haberlerinize müdâhil olmalarına izin vermeyin.
Bunların tamamı toplumsal ve idari sorumluluklar. Dışarıdan bakınca iç bulandıran bu yaygaranın bir hâle yola girmesi öncelik olmak zorunda. Yetenekli bir siyasetçi “iktidarını paylaşmayı” bilir; Deneyimli bir gazeteci ise “araştırma” ve “doğru mesafe” sorumluluğunu.
Dilerim bir incitme veya hâd bildirme olarak algılanmadan tarafsız biçimde okuyarak değerlendirme yapmaya imkân verir bu yazı. Tüm dünyanın Pandemi nedeniyle 2021’de savrulacağı daha büyük ekonomik çıkmazların ortasında ülkemizin de sarsılmaya devam edeceğini biliyoruz.
Bu süreçte yerel basının ve siyasetin silkelenerek kendinde ve adil davranarak geçirmesi sorumlu oldukları insanlar için çok daha faydalı olacaktır.
ABD’de sıra dışı bir seçim döneminde yarışarak kazanan Joe Biden’ın iletişim danışmanının dediği gibi “Kazandık, çünkü Twitter’dan ve sosyal medyadan çıktık.
Hep sahadaydık ve gerçek sonuç sahadaydı” Yerel siyasetçiler de bu tarzı benimsedikleri için ABD’de demokratlar kazandı.
Sanırım sahaya inmenizin vakti geldi. Sosyal medyadan ve kapalı odalardan çıkın, sokakta “insanlarla yüzleşerek” ve “araştırarak” politika ve haber yapın, çünkü diğer türlüsü artık pek işe yaramıyor.
Son bir öneri: İş Bankası Yayınları’ndan çıkan Liderlik ve Politik Zeka kitabı ve Netflix’teki Borgendizisi; yaratıcı, bilgiye dayanan ilkeli siyaset ve habercilik konularında yerelden evrensele bir bakış açısı için epey ufuk açıcı olacaktır, es geçmeyin derim!
Yazar: Ayşegül TABAK
Gazeteci / Danışman